GÖKDELEN İNŞA EDEN KÖR TERMİTLER


Termitler karınca kadar küçük böceklerdir, ama buna rağmen çok beceriklidirler. Örneğin resimlerde gördüğünüz kuleye benzeyen yüksek yuvaları bu küçücük canlılar yaparlar. Dış görünüşlerine bakarak bunların basit yuvalar olduklarını sakın düşünmeyin. Çünkü termitler yuvalarını bir plana göre yaparlar. Özel çocuk odaları, mantar üretme bölümleri ve kraliçe odası termitlerin yuvalarındaki parçalardan birkaçıdır. En önemlisi de termit yuvalarında çok özel bir havalandırma sistemi vardır. Çünkü derileri çok ince olan termitlerin nemli havaya ihtiyaçları vardır. Bunun için yuva içi sıcaklığını ve nemi belli bir oranda tutmaları gerekir. Aksi durumda termitler ölürler. Özel kanallarla havayı yuvanın içinde dolaştırarak ve yer altında açtıkları tünellerden gelen suyu kullanarak sıcaklığı ve nemi ayarlarlar.
Bunun ne kadar zor bir işlem olduğuna, bütün bunları yapmak için termitlerin pek çok şeyi aynı anda düşünerek, çok planlı hareket etmeleri gerektiğine dikkat ettiniz değil mi? Üstelik burada anlattıklarımız termitlerin yaptıkları çok sayıda işin yalnızca çok kısa bir özetidir.
Termitlerin özelliklerinden bir tanesi de yüksekliği kimi zaman 7 metreye kadar ulaşan yuvalarını çok iyi korumalarıdır. Yuvanın duvarlarında bir delik açıldığında hemen alarm verilir. Nöbetçiler başlarını duvarlara vurarak tehlike uyarısı verirler ve durumu koloninin bütün üyelerine bildirirler. Bunun üzerine larvalar korumaya alınır ve yuvanın daha güvenli bölgelerine götürülürler. Kral ve kraliçenin bulunduğu odanın girişleri de hızla örülen duvarlarla kapatılır. Yıkılan bölüm hemen asker termitler tarafından sarılır. Onları, duvarı onaracak malzemeyi taşıyan işçiler izler. Birkaç saat içinde yıkılmış olan bölümün üzeri bir yığınla kapatılır. Sonra içerideki bölmelerin inşaatı başlar. Termitler çok planlı hareket ederler ve hiç karışıklık çıkmadan herkes üzerine düşen görevi yapar.

KARINCANIN GÖZLERİNDEKİ PUSULA



Bulunduğumuz yerden başka bir ülkeye ya da başka bir şehre giderken yönümüzü bulmamızı sağlayacak yardımcılara ihtiyacımız vardır. Özellikle de gittiğimiz yer hiç bilmediğimiz bir yer ise mutlaka bir pusulamız, bir de haritamız olması gerekir. Harita insana nerede olduğunu, pusulaysa nereye gideceğini gösterir. Biz bunları kullanarak ve bilen kimselere danışarak yolumuzu buluruz ve kaybolmayız. Peki diğer canlıların yönlerini nasıl bulduklarını hiç düşünmüş müydünüz? Örneğin bir çölde yiyecek arayan karıncanın yuvasına her seferinde nasıl geri döndüğü hiç aklınıza gelmiş miydi?

Yandaki küçük karınca pusula kullanmadan çölde yolunu bulur. Yukarıdaki haritada ise bu karıncanın izlediği yolu görüyorsunuz.

KARINCA VE KUŞUN HARİKA İŞBİRLİĞİ

Yaşadığımız her yerde sağlığımızı tehdit eden ve bizi hasta eden mikroplar vardır. Bu mikroplar bizim için olduğu kadar diğer canlılar için de bir tehlike oluşturur. Bu nedenle tıpkı bizim gibi bu canlıların da kendilerini korumaları gerekmektedir. Zaten canlıları incelediğimizde mikroplardan korunmak için bazı yöntemler kullandıklarını görürüz. Örneğin karıncalar kendilerini korumak için bir tür asitli madde üretirler. Bu madde mikropları etkisiz hale getirir. Sonra da bu asitli maddeyi kendi vücutlarına ve yuvalarının duvarlarına sürerler. Yani sadece kendilerinin değil, yaşadıkları yuvanın da mikroplardan arınması gerektiğini çok iyi bilirler.

Küçücük canlılar olan karıncalar mikropların kendilerine zarar vereceğini bilip, ona göre önlem alırlar. Bir tür asit üretir ve mikropları etkisiz hale getirirler. Bütün bunları yapmayı karıncalara ilham eden Allah'tır.
Acaba küçücük bir karınca bütün bunları nasıl akletmektedir? Şüphesiz bu, kendi aklının ve gücünün yeteceği bir şey değildir. Bir karınca, mikrobun ne olduğunu bilmediği gibi ondan korunması gerektiğini de bilemez. Şöyle bir düşünürsek; karınca önce mikrobu tahlil etmeli, sonra da onu zararsız hale getirecek maddeyi bulmalıdır. Peki bu maddeyi nasıl tespit etmiş olabilir?

KÜÇÜK MÜHENDİS KUŞLAR

Ağaçların üstünde ya da çatı aralarında, kimi zaman da balkonunuzun bir köşesinde kurulan kuş yuvalarını mutlaka görmüşsünüzdür. Bunlar sadece sizin tanıdığınız birkaç kuş türünün yuvalarıdır. Ama dünya üzerinde o kadar çok sayıda kuş çeşidi yaşar ve o kadar farklı yuvalar yaparlar ki, bu mutlaka üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.

Öncelikle bütün kuşlar yuvalarını bulundukları çevrenin doğal şartlarına uygun olarak yaparlar. Örneğin, deniz kenarında yaşayan kuşları düşünelim. Bu tür kuşlar yuvalarını batmayacak şekilde su yüzüne yaparlar. Kullandıkları malzeme, yuvaya verdikleri şekil hepsi özel olarak tasarlanmıştır. Böylece su yükselirse yuva ve içindeki yavrular bundan zarar görmemiş olur. Bu canlılar doğdukları andan itibaren hiçbir eğitim almadan bu yuvaları yapabilecek kabiliyetlere sahiptirler. Böyle bir şeyi zaman içinde öğrenmeleri mümkün değildir, deneme-yanılma ile yapıyor olsalar, suyun yükselmesi ile yuva batacaktır. Zaten böyle bir şey hiç olmaz çünkü ortaya çıktıkları ilk günden itibaren deniz kenarında yaşan kuşların her biri yuvalarını aynı şekilde yapmaktadırlar.

KIŞ GÜVESİNDEKİ ISINMA SİSTEMİ



Kış geldiğinde, dünyanın soğuk bölgelerinde yaşayan birçok böcek türü soğuk veya yiyecek kıtlığı nedeniyle ölür. Çünkü böcekler narin canlılardır, ancak bu konuda bazı istisnalar da vardır. Örneğin Kukumav güveleri kelebeklere benzeyen, ilk bakışta çok narin görünen canlılardır. Ama aslında zorlu kış şartlarında bile yaşayabilecek kadar dayanıklı bir yapıya sahiptirler. Bu nedenle bu güveler "kış güveleri" olarak adlandırılırlar.
Kış güvelerinin de kelebekler gibi iki kanadı ve bu kanatları birleştiren bir gövdeleri vardır. Bu güve türünün uçabilmesi için, kanatlarının bulunduğu göğüs bölgesinin 30°C sıcaklıkta olması şarttır. Oysa yaşadıkları yerdekı ısı genellikle 0°C hatta bunun da altındadır. Peki kış güveleri nasıl olup da bu kadar soğuk bir yerde yaşamlarını sürdürürler? Hareketsiz kaldıklarında bu canlıların donmalarını engelleyen, soğukta uçabilmelerini sağlayan nedir?
Bu güve türü, kışın yaşamalarını sağlayan özel bir ısınma sistemi ile birlikte yaratılmıştır. Bu sistem, birbirini tamamlayan çeşitli özelliklerden oluşur.

SOMON BALIĞI YOLUNU NASIL BULUYOR?



Göç etmenin sadece kuşlara özgü olduğunu zannediyorsanız yanılıyorsunuz. Çünkü karada ve denizde de göç eden birçok canlı türü vardır. Bu bölümde size göç eden deniz canlılarından somon balıklarının maceralarını anlatacağız.

Somon balıklarının tamamı akarsularda, annelerinin bıraktıkları yumurtalardan çıkarak dünyaya gelirler. Birkaç hafta boyunca dünyaya geldikleri bu yerde avlanarak büyürler. Sonra içinde bulundukları ırmağın akıntısı boyunca ilerlemeye başlarlar. Denize doğru yaptıkları bu yolculukta barajlarla ve kirli sularla karşılaşırlar, kendilerini avlamak isteyen büyük balıklar gibi türlü tehlikeleri atlatmaya çalışırlar. Hepsini geçip denize ulaştıklarında burada birkaç yıl geçirirler. İyice gelişip üreme olgunluğuna erişince de geri dönüş için yeniden harekete geçerler.

BALIKLARIN YÜZME TEKNİĞİ


Balıkların suda ne kadar kıvrak ve hızlı hareket ettiklerine hepiniz şahit olmuşsunuzdur. Balığın yüzebilmesi için ekstra bir hareket yapmasına gerek yoktur, bunun için kuyruğunu sağa sola sallaması yeterlidir. İşte balıkların suyun içindeki bu rahat hareketleri kıvrak omurgaları ve vücutlarındaki bazı sistemler sayesinde gerçekleşir.
Balıklar, yüzerken büyük miktarda enerji harcarlar. Bunun nedeni suda uzun süre yüksek hızda yüzmeleri değildir. Balıklar, durgun halde iken aniden yüksek hızlara ulaşabilmek için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyarlar. Ani hızlanabilmek onlar için çok önemlidir; çünkü avcılardan kaçabilmek için buna ihtiyaçları vardır.

Üstelik balıklar suyun içinde çoğu zaman akıntıya karşı hareket etmektedirler. Siz kendinizin suyun içindeyken ne kadar zor hareket ettiğinizi, yolda yürürken ise ne kadar kolay hareket ettiğinizi düşünün. Ve bu şekilde suyun içinde yaşamak ile yeryüzünde yaşamak arasındaki farkı karşılaştırın.

Balıkta böyle bir gücün ortaya çıkmasını sağlayan omurgasının ve kaslarının özel yapılarıdır. Omurga balığın vücudunun dik durmasını, ayrıca yüzgeçlerin ve kasların kendisine bağlanmasını sağlayacak bir yapıya sahiptir. Eğer böyle olmasaydı balıkların suda hareket etmeleri imkansız hale gelirdi. Ancak yalnızca omurgasının özel biçiminin olması bir balığın yüzebilmesi için yeterli değildir. Çünkü balığın su içindeki tek hareketi ileri geri değildir, eğer bir balık su içinde aşağı yukarı da hareket edemezse yaşayamaz. Bu hareketi de balık başka bir vücut sistemi ile başarır. Balıkların vücutlarında hava keseleri vardır. Bu keseleri hava ile doldurarak balıklar derinlere inebilir veya havayı boşaltarak su yüzeyine doğru çıkışa geçebilirler.

MACAWLARIN KİMYA BİLGİLERİ NEREDEN GELİYOR?





Bazı bitkilerin tohumları zehirlidir. Bu onları yemeye çalışan düşmanlarına karşı etkili bir korunma yöntemidir. Ancak Amerika'da yaşayan bir çeşit papağan türü, zehirli olmalarına rağmen bu tohumlar ile beslenmeyi başarır. Papağanın bu davranışı çok hayret vericidir. Çünkü diğer canlılar tohumlara yaklaşamazken ısrarla zehirli tohumları yiyen bu kuşlara hiçbir şey olmamaktadır. Bu şaşırtıcı olayın nasıl gerçekleştiğini siz de merak ettiniz değil mi?

Macaw adı verilen bu papağan türünün nasıl olup da zehirlenmediği bilim adamlarının da dikkatini çekmiştir. Kuşları gözlemleyen bilim adamları çok ilginç bir olaya şahit olmuşlardır.

Macawlar besleyici değeri yüksek olan bu zehirli tohumları yedikten hemen sonra bir kayalığa doğru uçarlar. Oraya vardıklarında burada bulunan bazı killi kaya parçalarını kemirip yutarlar. Bu, rastgele yapılan bir hareket değildir. Killi kaya parçalarının özelliği, tohumların içindeki zehri emmeleridir. İşte bu sayede kuş, herhangi bir rahatsızlık hissetmeden tohumları sindirebilmektedir.

Bu hayvan, tohumun zehirleyici etkisini teşhis edecek tıp bilgisine nasıl sahip olmuştur? Peki bu etkiyi nasıl ortadan kaldıracağını nereden bilmektedir? Zehri etkisiz hale getirecek bir maddenin killi kayaların içinde bulunduğunu bilmesini sağlayacak kadar eczacılık eğitimi almış olabilir mi? Elbette ki bunların hiçbiri olamaz.

ÖRÜMCEK AĞLARINDAKİ MÜHENDİSLİK



Hemen her yerde görebildiğimiz örümcek ağlarının şekillerine hiç dikkat etmiş miydiniz? İplikçiklerini kendilerinin ürettiklerini ve bu iplikçiklerin çok şaşırtıcı özelliklerinin olduğunu biliyor musunuz? Ya da bahçe örümceklerinin ağ kurmada kullandığı tekniklerin inşaat mühendislerinin kullandığı son tekniklerle aynı olduğunu duymuş muydunuz?
Örümcekler ağlarını kurmak için iki farklı yere ihtiyaç duyarlar. Ağlar genellikle iki duvarın birleştiği bir köşe ya da iki dal arasında kurulur. Ancak bazı örümcekler tek bir yüzeyi kullanarak ağlarını yapacak kadar ustadırlar. Örümceğin ağını kurması ise mükemmel bir gösteridir. Şimdi anlatacaklarımızı gözünüzde canlandırmaya çalışın.
Örümcek, ağını kurmak için yeterince uzun, esnek bir dal tespit ederek işe başlar. İplikçiğini önce dalın ucuna sıkıca yapıştırır. Bir yandan dalın aşağı tarafına doğru yürürken diğer yandan da iplikçik salgılamaya devam eder. Belirli bir uzaklığa gelince durur ve iplikçik salgılamayı keser. Salgıladığı iplikçiği kuvvetli bir biçimde kendine doğru çekmeye başlar. Bunun sonucunda dal bir yay gibi bükülür. Örümcek yaydaki bir tel gibi dümdüz hale gelmiş olan iplikçiğin diğer ucunu bulunduğu yere sıkıca yapıştırır. Daha sonra bu yayın içinde ağını örmeye başlar.

Şimdi düşünün. Aralarında 2 metre mesafe olan iki duvar arasına 2,5 metre uzunluğundaki bir ipi gergin olarak tutturmanız gerekse ne yapardınız? Siz bunu düşünürken biz bir tür bahçe örümceğinin bu problemi nasıl çözdüğünü anlatalım:

İLGİNÇ BİR CANLI: NAUTILUS

Denizaltıları hepiniz televizyonlarda ya da gazete ve dergilerde görmüşsünüzdür. Oldukça derinlere dalarak fark edilmeden hareket edebilen bu teknolojik makineler, ülkelerin güvenliğini sağlamada ve bazı bilimsel araştırmalarda kullanılırlar. Denizaltıların çalışma sistemi ise şöyledir: Denizaltılarda bulunan özel dalış tankları suyla dolunca gemi sudan daha ağır hale gelir ve dibe dalar. Eğer tanktaki su, basınçlı hava ile boşaltılırsa, denizaltı tekrar su yüzüne çıkar.


Çok uzun zaman önce yaşamış olan bir fosil Nautilus (altta) ve günümüzde yaşayan Nautilus arasında hiçbir fark olmadığına dikkat ettiniz değil mi?

Şimdi size denizaltılardaki bu sistemi kullanarak hareket eden çok ilginç bir canlıyı tanıtacağız. Bu canlı Nautilus'tur. Nautilus kabuklu bir deniz hayvanıdır ve denizaltılar gibi suya dalar. Nautilus'un vücudunda 19 cm çapında resimde de gördüğünüz gibi salyangoz kabuğu biçiminde bir organ vardır. Bu organda birbiriyle bağlantılı 28 tane "dalış hücresi" bulunur. Bu dalış hücreleri denizaltılardaki ile aynı mantıkta işler, yani Nautilus'un basınçlı havaya ihtiyacı vardır. Bu hava denizaltılarda özel bir sistem kurularak sağlanır, mühendisler bu sistemi denizaltının gerekli bölgelerine yerleştirmişlerdir. Peki ama, Nautilus suyu boşaltmak için gerekli olan bu basınçlı havayı nereden bulur?

… Rabbim, ilim bakımından herşeyi kuşatmıştır.
Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?
(Enam Suresi, 80)

FİZİK KURALLARINI BİLEN KELEBEKLER


Kelebeklerin görünümlerini herkes çok beğenir. Renkli kanatları, zarif uçuşları ile canlı birer süs gibi olan bu canlılar, Allah'ın bizim için yarattığı güzelliklerden biridir. Ancak elbette ki kelebeklerin tek özellikleri süslü dış görünüşleri değildir. Oldukça kısa ömürlü olan bu canlılar kimi zaman birer uzman gibi hesaplamalar yaparlar. Örneğin uçmak için -daha önce anlattığımız güvelerde olduğu gibi- kelebeklerin vücudunun belli bir sıcaklıkta olması gerekmektedir. Bunun için kelebeklerin neler yaptıklarını birlikte inceleyelim:

Colias kelebeği adı verilen bir tür, vücut sıcaklığı 28 dereceden düşük olduğunda uçamaz. Bu durumda kelebek hemen kanatlarını açar ve sırtını Güneş'e dönerek güneş ışınlarını dik alacak şekilde durur. Kelebek yeterince ısınıp vücut ısısı 40 0C kadar çıktığında kendi etrafında 90 derece döner. Böylece güneş ışınlarını yatay alır hale gelir. Bu hareket ile güneş ışınlarının ısıtıcı etkisi en aza indirilmiş olur. Dolayısıyla kelebeğin vücut ısısı düşmeye başlar.
Ayrıca bu cins kelebeklerin kanatlarında siyah lekecikler bulunur. Bu lekeler de ısıyı kelebeğin vücudunda toplamaya yarar. Ancak lekelerin bulunduğu yer herhangi bir yer değildir. Bunlar vücudun en çok ısınmaya ihtiyaç duyduğu yerlere yakın olarak yerleştirilmiştir. Bu tasarım sayesinde kanatlardaki çabuk ısınan lekeciklerden diğer bölgelere yapılacak olan ısı nakli kolaylaşır. Çünkü ısıyı aktarmak için aşılması gereken mesafe kısalmıştır.

NÖBETÇİ BABA YAYIN BALIĞI



Balıkların yuva yaptıkları ve yavrularını sürekli bir koruma altına aldıkları pek bilinmez. Bu yuvalar genellikle çakılların veya kumun içinde açılan bir çukur şeklindedir. Yumurtalar bir süre bu açık yuvalarda gelişirler. Bu sırada anne ve baba balıklar yavrularını düşmanlarından korumak için nöbet tutarlar.
Yayın balıkları da yavrularını özel olarak koruyan canlılardandır. Dişi yayın balıkları yumurtalarını sığ sulardaki bitkilerin ve kamışların diplerine bırakırlar. Yumurtalar bitki köklerine yapışarak tutunur. Bir süre sonra dişi balık yumurtaların yanından ayrılır. Artık görev sırası erkek yayın balığına gelmiştir. Erkek balığın görevi yumurtaların yanında kalıp nöbet tutmaktır. Bu nöbet yavrular tamamen büyüyünceye kadar yani 40-50 gün boyunca devam eder.

Ayrıca erkek balık solungaçlarının yardımıyla çıkardığı homurdanmaya benzer bir sesle yumurtalara zarar vermek isteyen diğer balıkları oradan uzaklaştırır. Bu sesin diğer balıkları korkutacağını ve o ses nedeniyle oradan ayrılacaklarını bilmektedir.

Erkek yayın balıklarına yavrularını bu şekilde korumalarını emreden Allah'tır. Bu balık da diğer bütün canlılar gibi, sadece Allah'ın ilhamıyla hareket etmekte ve soylarının devamını sağlamaktadır.

IŞIK SAÇAN CANLILARIN ÖZELLİKLERİNİ BİLİYOR MUSUNUZ?



Geceleri ağaçların üzerinde hareket eden ışıkları hiç gördünüz mü? Kimi zaman bir ağacı kaplayacak kadar çok olan bu ışıklar ateş böcekleridir. Ateş böcekleri ışık saçan canlıların en bilinenleridir. Gece karanlığında ağaçları aydınlatan ateş böcekleri bilim adamlarının üzerinde en çok araştırma yaptığı canlılardan biridir. Bunun nedenini biraz sonra detaylı olarak inceleyeceğiz. Ancak öncelikle bu canlıların ışığı nasıl kullandıklarından bahsedelim.

Ateş böcekleri vücutlarının içinde yeşil-sarı ışıklar üretirler. Işık, ateş böcekleri için haberleşme aracıdır. Işıkları ile çiftleşme mesajı verirler ya da düşmanlarına karşı savunma amaçlı bu ışığı kullanırlar. Düşmanları ateş böceklerinin tatlarının kötü olduğu mesajını ışıklara bakarak anlar ve onları yemekten vazgeçerler.

IŞIK ÜRETEN DENİZALTI CANLILARI




Resimlerde gördüğünüz bu canlılar kapkaranlık olan derin denizlerde Allah'ın onlara verdiği ışık saçma özellikleri sayesinde yaşamlarını sürdürürler.
Resimlerde gördüklerinize benzer pek çok deniz altı canlısı da ateş böcekleri gibi ışık üreten sistemlere sahiptir. Genellikle de ışıklarını düşmanlarını şaşırtmak ya da korkutmak için kullanırlar. Bu canlıların hemen hepsinin sırtında tıpkı kumaşlardaki dikiş yerine benzeyen şeritler halinde yerleştirilmiş, ışık üretebilen hücreler bulunmaktadır. Şimdi bu canlıların genel özelliklerini tanıyalım:

Bunlardan bir tür, görünüm olarak denizanalarına benzeyen canlılardır. Genellikle gözle görülemeyen bitkiler ve küçük deniz hayvanları ile beslenirler. Bazıları avlarını tıpkı balık oltası gibi suda hareket eden yapışkan dokunaçları ile yakalar. Bir başka türün ise çok geniş bir biçimde açılabilen, pek çok canlıyı yutabilen bir ağzı vardır. Vücudunda sıra halinde ince tüyler bulunur ve hayvan bu tüylerini suda kendini ileri doğru itebilmek için kullanır.

Işık saçan canlı türlerinin de kendi içlerinde ilginç özellikleri vardır. Örneğin kırmızı türleri dokunulduğunda parlar. Aynı zamanda suya parıldayan, ışıklı taneler bırakabilir. Bu, düşmanlardan kurtulmak için kullanılan bir şaşırtma yöntemidir.

Denizyıldızları, denizkestaneleri, tüylü yıldızlar gibi canlılar ise "dikenli hayvanlar" olarak adlandırılır. Bu hayvanların birçoğunun derisi savunma amacıyla kullandıkları keskin dikenlerle kaplıdır. Deniz kıyılarında, mercan kayalıklarında ve deniz yataklarında yaşarlar. Bu canlılar da düşmanlarından korunmak için kendi ışıklarını üretirler. Parlak kollara ya da omurgalara sahip olan bu canlılar bir saldırıya uğradıklarında suda ışık bulutları oluşturabilirler.

PAPAĞAN BALIĞININ UYKU TULUMU


Resimde gördüğünüz balığın adı -sizin de fark ettiğiniz nedenden yani papağana benzemesi yüzünden- papağan balığıdır. Rengarenk bir görünümü olan bu balık, düşmanlarından korunmak için çok farklı bir yöntem kullanır. Özellikle geceleri kendi ürettiği jelatin benzeri bir madde ile tüm vücudunu kaplar. Aklınıza gelen "neden?" sorusunun cevabını vermeden önce bu maddenin nasıl üretildiğine ve kullanıldığına bir bakalım.

Papağan balığının kılıfı balığın solungaç boşluğunun üst kenarında bulunan bir yerden salgılanır. Balık bu işlemi nefes alıp verirken yapar. Bir süre sonra bu kılıf, balığın tüm vücudunu sarar. Bu sayede balık kendini bir nevi uyku tulumunun içine sokmakta ve gece olduğunda kendisini dış etkenlere karşı koruyabilmektedir. Bu madde aynı zamanda balığın kamuflaj yaparak gizlenmesini de sağlar. Şeffaf uyku tulumunun en önemli fonksiyonu da balığı en büyük düşmanlarından olan müren balıklarına karşı korumaktır. Mürenler olağanüstü hassas bir koku alma yeteneğine sahiptirler ve avlarını bu yetenekleri sayesinde bulurlar. Fakat papağan balığının koruyucu kılıfı sayesinde müren balığı, onun kokusunu alamaz. Hatta yanından geçerken kılıfın içindeki balığa çarpsa bile onu fark edemez.

AKREP BALIKLARININ USTA KAMUFLAJI


Akrep balıkları son derece renkli bir görünüme sahiptirler. Renkleri, içinde yaşadıkları mercanlarla aynı renklerdedir. Resimde gördüğünüz gibi bir akrep balığının kırmızı-beyaz çizgileri, hemen hemen bu çizgilerle aynı renkte olan mercanların içinde kamufle olmasını yani kaybolmasını sağlar. Bu da av olma riskini azaltır. Aynı zamanda avına da rahatlıkla yaklaşmasına imkan verir.

Altta ve arka sayfada resimlerini gördüğünüz akrep balıklarına dikkatlice bir bakın, içinde bulundukları ortamdan ayırt etmenin ne kadar zor olduğunu siz de hemen fark edeceksiniz.

Akrep balıkları gibi denizaltı canlılarının pek çoğunu yaşadıkları ortamın içinde ayırt etmek mümkün değildir. Bu canlıların varlığı ancak hareket ettiklerinde anlaşılır. Denizaltında kusursuz bir şekilde kamufle olan canlılar bu renkleri kullanarak avlanırlar, ürerler, çevrelerindeki canlılara mesajlar gönderirler. Peki bu uyum nasıl ortaya çıkmıştır? Bir balığın vücudunu, içinde yaşadığı kaya ile aynı renk, hatta aynı çıkıntılı görünümde yapan kimdir?

DENİZATLARININ İLGİNÇ ÖZELLİKLERİ


Denizatlarını televizyonda ya da kitaplarda görmüş olabilirsiniz. Ata benzeyen alışılmadık dış görünümleri ve sallanır gibi hareket etmeleri mutlaka sizin de ilginizi çekmiştir. Peki ya bu canlıların zannedilenin aksine çok küçük olduklarını biliyor muydunuz? Denizatlarının boyları 4 ile 30 cm arasında değişir ve genellikle kıyıya yakın yerlerde yosunların ve diğer bitkilerin arasında yaşarlar. Sahip oldukları koruyucu kemiksi zırh bu hayvanları tehlikelerden korur. Bu zırh o kadar sağlamdır ki, kurumuş ölü bir denizatını elinizle kırmanız neredeyse imkansızdır.

Denizatının başı, vücuduna dik açı ile yerleştirilmiştir. Başka hiçbir balıkta bu özellik yoktur. Bu nedenle denizatları vücutları dik olarak yüzer, başlarını yukarı ve aşağı hareket ettirebilirler. Ancak başlarını iki yanlarına doğru hareket ettiremezler. Şimdi birlikte düşünelim. Bu özellik diğer canlılarda olsa, başlarını sağa-sola çeviremedikleri için problem yaşayabilirlerdi ve her türlü tehlikeye karşı açık olabilirlerdi. Fakat denizatları sahip oldukları özel vücut tasarımı sayesinde böyle bir problem hiç yaşamazlar. Denizatlarının gözleri birbirinden bağımsız, her yöne serbestçe hareket edebilecek ve dönerek her tarafı rahatlıkla seyredebilecek şekilde yaratılmıştır. Bu yüzden kafalarını iki yana çeviremeseler de etraflarını rahatlıkla görebilirler.

Bu canlıların su içindeki hareketleri de dikkat çekicidir ve yüzmeleri de çok özel bir sistem sayesinde gerçekleşir. Denizatlarının yüzme keseleri vardır ve bu kesede bulunan bir tür gazın miktarında gereken değişiklikleri yaparak suda yükselip alçalırlar. Eğer bu hava kesesi zarar görürse ve az miktar da olsa gaz kaybederse denizatı denizin dibine batar. Bu durum ise denizatı için ölüm demektir. Burada hemen dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Yüzme kesesindeki gazın miktarı çok hassas ayarlanmıştır. İşte bu yüzden herhangi bir değişiklik hayvanın ölümüne neden olmaktadır.

UÇUŞ MAKİNALARI YUSUFÇUKLAR



Yusufçuk böceğini su bulunan pek çok yerde görmek mümkündür. Eğer bu böceği tanıyorsanız ne kadar hızlı hareket ettiğine, çok ani manevralar yapabildiğine de şahit olmuşsunuzdur. Bilmeyenler için yusufçuğu size biraz tanıtalım.

Yusufçukların dış görünüşleri bir helikoptere benzer. Bu böcek hangi hızda ve hangi yönde hareket ediyor olursa olsun, aniden durup ters yönde uçmaya başlayabilecek kadar kusursuz bir uçuş yeteneğine sahiptir. Öyle ki avına saldırmak için havada sabit durabilir ve uygun bir pozisyonda bekleyebilir. Bunu çok hızlı çırptığı kanatları sayesinde başarır. Ayrıca bu durumda iken olduğu yerde kıvrak bir dönüş yaparak avına yönelebilir. Bunlar yusufçuğun, günümüzün gelişmiş teknolojisinin ürünü olan helikopterlere ilham kaynağı olan manevra kabiliyetlerinden yalnızca birkaçıdır.

Yusufçuğun vücudu, metalle kaplanmış izlenimi veren halkalı bir yapıya sahiptir. Buz mavisinden bordoya kadar çeşitli renklere sahip olabilen yusufçuğun sırtında, biri önde diğeri arkada olmak üzere iki çift kanat vardır. Yusufçuk uçarken, bu kanatlardan öndeki iki kanat yükselirken arkadaki iki kanat alçalır.

SU ALTINDAKİ GİZLİ BARINAKLAR MERCANLAR

Mercanları ilk gördüğünüzde renkli taş yığınları zannedebilirsiniz. Ancak bu yanlış bir tahmin olacaktır. Çünkü mercanlar canlıdırlar. Mercanların milyarlarcası birarada yaşar, özel salgı maddeleri ile birbirine eklenir ve bu taş görünümlü yapıyı meydana getirirler.

Mercanlar öldükten sonra kalıntıları taşlaşır ve bu kalıntılar zaman içinde pek çok canlının birarada yaşadığı mercan yuvalarına dönüşür. Burada yaşayan balıkların her birinin kendine özgü özellikleri vardır. Örneğin melek balığı gibi gündüz avlanan balıklar, güneş batarken mercan resiflerindeki kuytu yerlere ve yarıkların içerisine gizlenirler.

Mercanlarda yaşayan balıkların genel davranışları da birbirinden farklıdır. Örneğin daha önce söz ettiğimiz papağan balığı gibi bazı balıklar geceleri bir uyku tulumu içinde derin bir uykuya dalarlar. Dikenli balık gibi bazı türler ise yarı uyanık bir şekilde dinlenmeye geçerler. Keçi balığı ve diğer bazı balıklar gündüz çok parlak renkler kullanırlar, gece olduğunda ise bu balıklar adeta farklı bir deriye sahip olurlar renkleri daha soluk hale gelir.

ÇÖLDEKİ YAŞAM


Gündüz 50-60 dereceye kadar çıkan aşırı sıcak, gece ise dondurucu bir soğuk, haftalar hatta aylar boyu süren kuraklık ve çok az yiyecek… Böyle bir yerde yaşamanın imkansız olduğunu düşünmüş olabilirsiniz. Bahsettiğimiz bu zorlu yer çöllerdir ve çöllerde düşündüğünüzün aksine birçok canlı yaşar. İşte çöllerde yaşayan canlılara birkaç örnek:

Çöl canlılardan biri tilkilerin en küçüğü olan krem renkli tilkidir. Bu tilki türünün kulakları diğerlerine göre çok büyüktür. Bu geniş kulaklar, Afrika ve Arabistan'ın kumlu çöllerinde yaşayan tilkinin çok işine yarar. Örneğin avının yerini tilki bu hassas kulakları sayesinde hemen tespit eder. Aynı zamanda kulaklar fazla ısınmayı da önleyerek hayvanın serin kalmasını sağlar.

Çöllerde yaşayan başka bir canlı ise kürek burunlu kertenkeledir. (solda) Bu canlı da kuyruğunu ve ayaklarını serinletmek için sıcak kumun üzerinde dans eder gibi hareket eder. Sonra kuyruğundan destek alarak çapraz bir şekilde bir ön ayağını, bir arka ayağını havaya kaldırır. Birkaç saniye sonra ayaklar değişir. Kertenkele, özel biçimli burnu ve vücudu sayesinde kum tepeciklerinin içinde adeta yüzer gibi hareket eder. Büyük ayakları da kumların üstünde çok hızlı bir şekilde, sıcaktan zarar görmeden koşmasına olanak sağlar.

GAZELLERİN ÖZEL SOĞUTMA SİSTEMİ


Klimalar bizi kışın soğuktan, yazın da sıcaktan korur. Ancak soğutma sistemlerini ilk keşfedenler insanlar değildir. Pek çok canlının vücudunda klima benzeri soğutma sistemleri zaten vardır.
Örnek olarak Afrika'da yaşayan ve çok hızlı koşan gazeli verebiliriz. Bu canlı diğer pek çok canlı gibi yaşamını sürdürebilmek için düşmanlarından kaçmak zorundadır, çünkü başka bir savunma aracı yoktur. Ancak bu süratli koşu gazelin vücut ısısını aşırı derecede yükseltir. Bu durum gazel için çok tehlikelidir, çünkü vücut ısısı arttıkça gazelin beyninin ısısı da artar. Ancak gazelin hayatta kalabilmesi için beyninin vücudundan daha serin olması gerekmektedir. Bu durumda aklınıza "gazellerin nasıl olup da ölmedikleri" sorusu gelecektir.
Bu sorunun cevabı bizi bir yaratılış gerçeğine götürür.
Gazellerin beyninin başlarının sağ tarafında bulunan özel bir soğutma sistemi soğutur. Ayrıca gazellerin ve diğer hızlı koşan hayvanların soluk alma kanalları vardır. Bu kanalların ardında uzanan, büyük kan birikintilerinin içerisine de yüzlerce küçük kan damarı yayılmıştır. Gazelin soluduğu hava bu yeri soğutur, böylece küçük kan damarlarının içerisinden geçen kan da soğumuş olur. Sonra küçük damarlar kanı beyne taşıyan tek bir kan damarının içerisinde biraraya gelirler. Bu sistem sayesinde gazel koşarken süratle artan vücut ısısından etkilenmez.

AĞAÇKAKANLARIN DAYANIKLILIĞI


Ağaçkakanlar gagalarıyla ağaçları delerek kendilerine yuva ve besin depoları yaparlar. Bir ağaçkakanın gagasıyla ağacı delme hızı saatte yaklaşık olarak 40 km'dir. Bu olağanüstü bir hızdır ve aslında ağaçkakana zarar vermesi gerekir. Ancak kuşun gagasında özel bir kilit sistemi vardır, bu sayede ağaçkakana bir şey olmaz. Eğer bu özel sistem olmasaydı bu hız nedeniyle ağaçkakanın gagası iki parçaya ayrılırdı. Bundan başka eğer ağaçkakanın ağaca vuruşunun etkisi direkt olarak beynine gitmiş olsaydı bu durumda da kuş bilincini kaybederdi. Ancak böyle bir şey hiç olmaz çünkü Allah ağaçkakanı tam gereken özelliklere sahip olarak yaratmıştır. Örneğin kuşun beyni gagasının seviyesinde yer almaktadır. Ayrıca ağaçkakanın gagasının alt kısmındaki kasların da "şok emici" özelliği vardır. Bu sayede ağacı delerken oluşan şokun etkisi azaltılmış olur.
Buraya kadar anlattıklarımız ağaçkakanların genel özelliklerinden sadece birkaçıdır. Bunların yanı sıra her ağaçkakan türünün kendine özgü pek çok ilginç özellikleri vardır. Örnek olarak palamutları ağaçlarda saklayan bir ağaçkakan türünü ele alalım.

BÜYÜK YANAKLI SEVİMLİ SİNCAP


Alttaki resimde gördüğünüz sevimli canlının adı yanağı keseli sincaptır. Bu sincap türünü diğer sincaplardan ayıran özelliği hemen yemeyeceği besinini yanaklarındaki keselerde taşımasıdır. Sincap bunları daha sonra kullanmak için depo eder.
Yanak keseleri aslında çok gevşek bir yapısı olan deri kıvrımlarıdır. Bunların iç kısmı çıplaktır ama nemli değildir, dolayısıyla besinler bozulmadan uzun süre saklanabilirler. Bu keseler ağzın iki yanına doğru açılır.
Sincap, keselerini doldurmak için bir cevizi pençelerinin arasına alır ve bunun iki ucundaki sivri kısımları düzgünce ısırıp koparır. Sonra cevizi keselerden birinin içine koyar. Ondan sonraki cevizi diğer keseye yerleştirir. Keseler böyle sırayla doldurulur. Hayvan her keseye dört ceviz koyabilir. Bu şekilde sincabın yüzü o ilginç ve sevimli halini alır.

DÜNYANIN EN UZUN KANATLI KUŞU ALBATROS


Albatroslar çok büyük -yaklaşık 3.5 metrelik- kanatları olan deniz kuşlarıdır. Hayatlarının %92'sini açık denizlerde geçirirler ve neredeyse hiç karaya inmezler. Bu kuş türünün en önemli özelliği çok uzun süre hiç durmadan uçabilmesidir. Bu güç işi ise albatros özel uçuş tarzı sayesinde başarır.
Albatrosun uçması için kanatlarını rüzgara karşı tamamen açarak havada durması yeterlidir. Bu şekilde kanat çırpmadan saatlerce uçabilir. Kuş bunu kanatlarını olabildiğince geniş açarak gerçekleştirir ve bu esnada kuşun kanatlarının genişliği 3.5 metreye ulaşır. Bu, kuşlar arasındaki en geniş kanat uzunluğudur.
Albatros yukarıya doğru yükselen hava akımlarını ve rüzgarı kullanarak, onların yönünde ilerler. Rüzgarın içinden zikzaklar çizerek bir dalganın tepesinden diğerine geçerek hareket eder. Bu şekilde albatros tek bir kanat bile çırpmadan saatlerce su üstünde uçabilir. Peki nasıl olup da albatroslar bu zor işi başarırlar? Bu kuşun böylesine dayanıklı olmasını sağlayan nedir?

SÜSLEME SANATÇISI ÇARDAK KUŞU


Yuvalarını süsleyen kuşlar olduğunu biliyor muydunuz? Tıpkı bir insanın yaşadığı yeri güzelleştirmesi gibi bazı kuş türleri de yuvalarını süslerler. Kimi zaman topladıkları süs eşyaları ile yuvalarında dekorasyon yapan kimi zaman da pembe renkli meyveler ile yuvalarının duvarlarını boyayan bu kuşların davranışları elbette ki şaşkınlık vericidir.
Yuvasını boyayan kuşlardan biri olan saten çardak kuşu gerçek bir "mimari ustası"dır. Erkek çardak kuşu bir güvercin büyüklüğündedir. Yuvasını yaparken, çevreden topladığı yüzlerce ince dalı resimde görüldüğü gibi karşılıklı iki sıra olacak şekilde diker. Böylece bir çardak oluşturur. Çardağın önüne ise çevreden topladığı bütün eşyaları yığar. Bunlar bir kelebek kanadı, kuş tüyü, araba anahtarı veya bir paket kağıdı bile olabilir. Kuşun özellikle mavi renkteki cisimlere karşı özel bir ilgisi vardır. Resimde de gördüğünüz gibi mavi renkli herşeyi toplayıp yuvasında biriktirir.
Kuşun büyük bir dikkatle yaptığı dekorasyon bunlarla bitmez. Çardak kuşu yuvasının duvarlarını da boyar. Üstelik boyasını da kendisi elde eder. Nasıl mı? Çeşitli renklerdeki bitkileri toplar ve bunların sularını kullanarak duvarlarını boyar. Kimi zaman da boyama işlemi için salgısıyla karıştırdığı kömürü kullanır. Ayrıca ağzında çiğnediği bir parça ağaç kabuğu ile de dalların oluşturduğu yuva duvarına boya yapar.

YAVRULARI İÇİN TEMEL KAZAN KUŞLAR


Megapod kuşları Avustralya'da yaşarlar ve yavrularını büyütmek için de çok özel yuvalar yaparlar. Önce erkek megapod, dev bir çukur kazar, sonra bu çukuru çürümekte olan yaş otlar ve yapraklarla doldurur. Bunun çok önemli bir nedeni vardır. Çürüyen bitkilerdeki bakteriler, yüksek derecede sıcaklık oluşturacak ve yuvayı ısıtacaklardır. Erkek kuş bu sıcaklığı sabit tutmak için havalandırma delikleri açar ve gagasını bu deliklerden içeri sokarak sürekli yuvanın ısısını kontrol eder. Ayrıca bitki yığınının üzerinde bir de huni biçiminde delik açar. Bu delik kış boyunca yağmurun içeri sızmasını ve bitki yığınının nemli tutulmasını sağlar.
Yuva hazırlandıktan sonra dişi gelir ve çukura yumurtlar. Ancak yazın sıcağında yuvadaki ısı sürekli artar, bunun üzerine erkek megapod kuşu yuvasını kumla örter. Bu şekilde sıcağın yuvaya girmesini engellemeye çalışır.

ALAKARGANIN GÜÇLÜ HAFIZASI


Alakargalar topladıkları palamutları daha sonra kullanmak üzere toprağa gömerler. Bazen günde 1.000 tane palamut gömdükleri olur. Ormanda her yer birbirine benzemektedir. Bu nedenle bir insan için bile ormanda bir yeri bulmak çok zordur. Peki alakargalar palamutları sakladıkları yerleri nasıl bulurlar? Çok akılcı bir şey yaparak, buralara işaret koyarlar. Bunun için de bazen ağaç dallarını, bazen de taş parçalarını kullanırlar. Yine de koskoca ormanın içinde toprağın altında bir yeri bulmak çok zordur. Fakat yapılan deneylerde bu kuşların aradan 9 ay geçtikten sonra bile palamutları buldukları ortaya çıkmıştır. Kuşun bu kadar kuvvetli bir hafızaya sahip olması, yiyecek sakladığı yerleri işaretlemesi ve daha sonra bunların yerlerini hatırlaması bir yaratılış mucizesidir.

Hiçbir aklı ya da şuuru olmayan alakargaların palamutları toprağa gömerek saklamayı düşünmeleri, palamut bıraktıkları yerleri tekrar bulabilmek için işaret koymaları elbette tesadüflerle açıklanamaz.

HAYVANLAR ALEMİNİN ZIRHLI TANKLARI


Güney Amerika'da yaşayan Armadillo denen bu canlılar bütün vücutlarını kaplayan zırhları nedeniyle çok ilginç bir görünüme sahiptirler. Böcek yiyerek beslenen bu canlılar genellikle yiyeceklerini toprağı kazarak ararlar. Armadillolar çok iyi bir koku alma duyusuna sahiptirler. Yiyeceğin kokusunu hemen alan Armadillo burnunu toprağa gömerek, adeta kokuyu yitirmekten korkuyormuş gibi telaşla toprağı kazar. Armadilloları bu durumda görenler, hayvanın nasıl soluk aldığına şaşabilirler. Oysa Armadillolar bu durumda soluk almazlar. Çünkü altı dakikaya kadar soluklarını tutabilme yeteneğine sahiptirler. Bu ise toprağı kazdıkları sırada boğulmalarını engeller.

Allah'ın onlara verdiği nefeslerini uzun süre tutabilme yeteneği sayesinde, Armadillolar toprağı kazıp yiyecek bulurlar. Bu örnek bize Allah'ın yarattığı canlılar üzerindeki şefkatini ve merhametini gösterir. Allah bir ayetinde Kendisini bize şöyle tanıtır:

Şüphesiz, senin Rabbin, gerçekten O, üstün ve güçlüdür, merhamet sahibidir. (Şuara Suresi, 9)

GECE KARANLIĞINDA BİLE UÇABİLEN GÖÇMEN KUŞLAR

Pek çok kuş türü her yıl iyi besin kaynaklarına, yumurtlayacak ve yavrularını büyütebilecek uygun bölgelere ulaşabilmek için binlerce kilometre yolculuk eder. Allah kuşların uçuşlarına bir ayetinde şöyle dikkat çekmiştir:


Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası (boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, herşeyi hakkıyla görendir. (Mülk Suresi, 19)

Uzun mesafe uçuşlarını, birçok su kuşu başarıyla gerçekleştirir. Bu başarıyı dayanıklı yapılarıyla ve aralarındaki haberleşmeyle elde ederler. Su kuşları uçarken aynı zamanda öterek ve farklı sesler çıkararak birbirleriyle konuşurlar. Bu, ne kadar kalabalık olurlarsa olsunlar, gecenin karanlığında bile, sürünün bütün üyelerini birlikte tutabilmeyi sağlamaktadır.

DENİZLERİN TEMİZLİK İŞÇİSİ KARİDESLER


Büyük bir balığın ağzının içine girmekte olan küçük bir balık gördüğünüzde aklınıza ilk olarak ne gelir? Büyük balığın küçüğü bir hamlede yiyeceğini düşünürsünüz ve küçük balığın ona neden bu kadar yaklaştığını merak edersiniz.

Büyük balığın küçük balığın çevresinde dolaşmasına izin vermesi ve ona hiç dokunmaması, ağzında ve solungaçlarında dolaşmasına ses çıkarmaması ise alışılmadık bir görüntüdür. Ancak okyanusta bu gibi görüntülere çok sık rastlamak mümkündür. Büyük balıkların yanında korkusuzca dolaşan canlılar sadece bazı küçük balıklar değildir. Kimi zaman karidesleri de büyük balıkların ağzının kenarında görmek mümkündür. Bunlar temizlikçi karidesler ve balıklardır; görevleri bazı büyük balıkları temizlemektir.

Birçok temizlikçi karides çeşidi vardır. Örneğin resimde görülen karides bunlardan biridir. Karidesin kırmızı ve beyaz çizgileri bir deniz feneri gibi hareket ederek, temizlenmeye ihtiyacı olan balığın karidesi bulmasına yardımcı olur. İki uzun beyaz anteni olan karides, balığın üzerine yerleşir yerleşmez balık sabırla derisinin ya da yarasının üzerindeki parazitlerin yenmesini bekler. Temizlikçi karides, rahatsızlık verici parazitleri almak için balığın ağzının içine bile girebilir. Böylece kendisi de besinini almış olur. Karides, balığın tamamen temizlendiğinden emin olana kadar görevini sürdürür. İşi bittiği zaman çok güzel bir ziyafet olabilecek karidese, büyük balık en ufak bir zarar vermez. Karides de balığın kendisine zarar vermesinden çekinmeden hareket eder. Arka sayfadaki resimde de görüldüğü gibi bu iki canlı çok iyi bir şekilde anlaşmaktadırlar.